Metro da Ki ; O KIZ

Metro da Ki ; O KIZ Her sabah uykusundan bir türlü uyanamayan narin kadın, gizemli bir şekilde şehrin karmaşasına gömülüp gidiyordu. Güneşin ilk ışıklarında, yorgun adımlarıyla metroya atlıyor, şehrin bir ucundan diğerine kadar gidip geliyordu. Elindeki çiçek demetiyle, kalabalıklar arasında adeta bir rüzgar gibi esip geçiyordu. Sabah sabah ekmek kokusu, metronun metalik gıcırtıları, içindeki hayalleri, istekleri ve bilinmezliklerle birleşmiş, karma bir melodi oluşturuyordu. Belki de hayattan çok şey istemiyordu; sadece huzur, mutluluk ve sağlık. Ancak bu masum dilekleri, zamanın içinde kaybolmuş gibiydi. Gelen kazıklar, gitmiş iyi niyetini kullanmıştı. Ancak o, hala içinde umut taşıyor ve şarkılarla dolu fısıl fısıl bir dünya kuruyordu. Arkadaşlık ve dostluk, onun için anlam taşıyan kavramlardı. Ancak şehir, kimi zaman kalabalıkların ardına gizlenmiş yalnızlıklarla dolup taşıyordu. Hayat, onun için bir serüvendi. Her köşede farklı bir hikaye, farklı bir melodi bekliyordu onu. Ve ...