Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
ÖYLE ÇARESİZ KALMIŞIM Kİ GÖZLERİMİ BİR KIRPIYOR BİR AÇARKEN , DENİZLER VURUYOR YORGUNLUK ABİDELERİYLE BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ ŞİMDİ PRENS BÜYÜMÜŞ ADAM OLMUŞ PRENSSES BÜYÜMÜŞ KADIN OLMUŞ GENÇ OLURUZ DERKEN GEÇKİN OLMUŞUZ ...

sen unutmaya gittin

AH Kİ AH NEYLEYİM SENSİZ GÜNÜ NE EDEYİM SENSİZ GÜNEŞİ BEN , HASRET KIYILARINA VURAN BALIK GİBİ SOLDAN SAĞA ESEN RÜZGAR GİBİ SAĞDAN SOLA VURAN HOYRAT GİBİ BAHAR GÖZ KIRPIYOR SANKİ DÜŞLERDE SARILIYOR GİBİ HAYALLERİM BU GECE FENA DEPREŞTİ SEN UNUTMAYA GİTTİN ANLAŞILAN BENİ BEN SEN UNUTSAN DA UNUTAMAM Kİ
Yoksun; tüm fesleğenler orospu çağında  yoksun; bütün komşularım birbirini doğradı  yoksun; var dil kurumunca dilden çıkartıldı  yoksun; yaz mevsimi normalleri sıfırın altında  yoksun; yalnızlıklar artık çift vesait  yoksun; tüm dostlarımın adını evimin duvarlarına verdim  yoksun; iki gece başına bir gündüz düşüyor  yoksun; bu çok kutsal bir mahrumiyet  yoksun; ölüyorum ve yatağıma defnediyorum ke ndimi yoksun; kelimelerimi biledim yoksun; kesici ve delici tüm şiirleri gövdeme doğrulttum yoksun; ellerimi bileklerimden kopartıp ceplerimin içine attım yoksun; tüm filmler beni seyrediyor yoksun; neseneler ürperiyor yoksun; organlarım rendeleniyor yoksun; var olan her şeyi utandıracak kadar yoksun; tabiatın aksine yoksun; inançsal bir yanlışlık bu yoksun; gayet ideolojik yoksun; fazla komik
Birazdan olacak,hissediyorum.Az sonra bir çiçek solacak,yaldır yaldır yağacak yağmur ve bir kız suya düşürecek hayalini.Ve neden sonra yağmur dinerse şayet,bir ay doğacak.Hayaline yansıyacak ışığı;adın "yakamoz" olacak. Birazdan olacak,hissediyorum.Az sonra bir çiçek açacak,yaldır yaldır yakacak güneş tenini yağmur mercekliğinde.Ve bir kız gözyaşını uçuracak gökyüzüne,bulutlar çekilecek.Güneşe değ ersen şayet,renklerle sevişeceksin.Bu seferde "gökkuşağı"dır ismin. Birazdan olacak,hissediyorum.Az sonra bir çiçek koparılacak dalından.Ve bir yaprak düşerse şayet ve susarsa telaffuzu olmayan cümlelerin,hissetmez olacak;öleceksin. Birazdan olmayacak.Az sonraların tükendi az önce.Ve güneş kabuğuna çekildi.Bir yaprak düşerken dalından,izdüşümü hayallerin vurdu toprağa.Ayak basılacaksın artık ve bir han olacaksın yolgeçecek. Birazdan olmayacak ve sen bunu birazdan hissedeceksin
Yaralı kadınların adamlık eskittikleri  türlü mazeretlerden geldim  ceplerime rakamları hatırlanmayan tarihlerden  soluk renkli anılar biriktirerek  ben o zamanlar  biraz kılıçtım üstelik  biraz kalkan  ikiye yarılan damar  yaranın üstüne kapatılan tampon  ben o zamanlar  biraz süreydim üstelik az evvel kaçırılan ya da birazdan gelecek olan yaralı kadınların yaralarını alkolle temizledikleri gece renkli barlardan geldim emisyonsuzdu ruhum ete zırhlıydı gövdem ki ben o zamanlar bir çok yarım hikayeye tanıklık ettim paçavra kahramanlarla tanıştım birbirinin içine kıvrımlarıyla dahil olmuş senaryolar ezberledim hepsinden de bir parça geçtim bir parçamı bıraktımda geçtim yaralı kadınların yaralarından kendilerini doğurdukları çeşitli koridorlardan geldim biraz hariciyeydim biraz lobi bazen dokuzuncuydum biraz 512 evin mutfağından salona olan ince uzun dört duvar bloğu paralel iki kapının birbirine olan yolculuğuydum yaralı kadınların yaralan...
bir sigaranın tükenişine şahitlik ettiğim suçlarım da var benim ve seni hatırlayıp tükendiğim, sayısı belirsiz intihar provalarım belki "unuturum" diye bir gün, her günü böyle avuttuğum ömrüm ve seni umarsızca sevmelerim... mahalle çocuklarının parkta oynarken, arasına almadığı, cebi boş bir çocuk gibiyim bir o kadar mahçup, o kadar kırılgan ve acısı taze; öpsen geçer mi? bilmem  ölsem geçer mi? hiç bilmem bekleyip duruyorum işte, geçip gidenler seni eksiltmiş daha da yoksun şimdilerde, her sabah uyanıp, karşısına geçip gülümsediğin aynanın sevincini yansıtmayalı bir kaç asır oldu gözlerim... bu nasıl bir kaybetmektir böyle, nerede yoksam, orası sen sanki ve nereye varsam, orası sensizliğin başkenti... artık gitsem diyorum sana, bu yalnızlığı bırakıp yüz üstü gömülsem diyorum gurbetine düştüğüm bastığın toprakların yüreğimde şafak sayan bir asker gibi bu sana ölmelerim, alsa diyorum beni kör bir kurşun, yönünü kaybetmiş artık gitmelerim; ki bir aşkın tükenişine şehitlik ettiğ...
SEK " olmalı Aşk dediğin ! Yalanla içmeyeceksin. Yanına kavun gibi " TATLI " sözler ekleyeceksin. " MEZEN " sadakatin olacak. Kadehinİ şerefe değil , " MUTLULUĞA " kaldıracaksın.olana değil olmayana kadeh kaldırılır. MUTLULUĞA İHTİYACIMIZ var,ona kaldıralım. Sarhoş olmayacaksın ve saçmalamayacaksın " AŞKt "a. uyanık olacaksın ! Neyine lan senin zil zurna ! Bileceksin sevmeyi , kusmayacaksın içinde yeşeren sevdanı. Abartmayacaksın ! Kalbin kadar seveceksin. Gerek yok öyle...
Kadın dediğin Anadolu gibi olmalı; iki kıtayı birbirine bağlayabilmeli. Yerine göre; Çanakkale geçilemez' dedirtmeli, 'Gözlerine bakınca titretmeli 'Adam'ı. İstanbul qibi OLmalı Kadın; başlı başına bir ülke misali, herşey OLan, herkesi büyüleyen, uçsuz bucaksız bir okyanus qibi; Aşk qibi kızıl, huzur qibi mavi. Fatih'in eseri olup 'asla esir OLmayan. Fethi zor'dur Kadın gibi Kadının.!
Kırıldım işte...  Öyle çok ve içten kırıldım... Canımı yakanlara hesabımı soracak bir tek kelime bile bulamadım.. Gözlerine baktım..  Arkamı dönüp yok oldum..  Öyle anlamsız ki her şey... Öyle sıradan...  Oysa ben hiç sıradan sevmedim kimseyi...  Dostumu, annemi, arkadaşlarımı ve birde sevgiliyi...  Peki neden şimdi her şey sıradan oldu ki...
Aşkı soruyorlar bana, bizden geçti diyorum. Sessizce geldi, dokundu ve geçti bizden.. Öyle yalnız hisseder ki insan kendini bazen.. Sanki koskoca dünyada, tek o vardır.. Konuşmak ister, dinleyen yoktur.. Susmak ister, konuşacak şeyler çoktur.. Öyle yalnız hisseder ki insan kendini bazen.. Sanki, hayatta hiç kimsesi yoktur...
İlişki Durumum : Cornetto'nun bedavasını da kendim yiyorum.
Şimdi çıkıp gitsen aklımdan, geriye ne kalır? Virane bir şehir ve yıkık bir tahtta aşk oyunları oynamaktan başka bir şeyi olmayan ufak çocuk... Sen gidersen, kim büyütür acılarla beni? Yarım kalan bir hikayeyi kim bitirebilir yalnızlıkla? Şimdi sen çıkıp gitmelisin bence. . Yalnızlık, bana en büyük sevgili..
Ben bencilim;Mutluluğu herkesle paylaşsam da,Acılarımı sadece kendime Saklayacak kadar..Ben yalancıyım;İyi olmadığım zamanlarda bile,'Kötü'kelimesinin bulaşıcılığını bildiğimden,Hep "İyiyim "diyecek kadar..Ben sevgisizim;Sahip olduğum tüm sevgiyi,Sevdiklerime dağıtıp,yeri geldiğinde,Kendime sevgi ayırmayı Unutacak kadar..Ama ben "Yürekliyim";Yine kendi kendime Sahip çıkacak kadar...
SÖZ VERMEYECEKSİN..!! Ardında duracak cesaretin yoksa... Emeklemeyi öğrenmeden koşmaya çalışmayacaksın.. Ve ağlatmayacaksın.. Güldürmeyi öğrenmeden... Ardında bıraktıkların olacak, dönüp baktığında pişman olmayacaksın... Pişman olacak adımlar atmayacaksın... Ya uyanmayı bileceksin rüyadan, ya da yaşayacaksın doğru dürüst... Kısacası ''ADAM GİBİ''...i yaşayacak, ''ADAM GİBİ ''yaşatacaksın hayatı...
Sadece çocukken güler insan, diğerleri palavra. Çünkü insan büyüdükçe komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir aslında.
Adamın; "Hava o kadar da soğuk değil, dışarıda oturalım mı?" sorusuna, kızın "Olur" cevabı vermesiyle birlikte vapurun en üst katına doğru yol alırlar. Birkaç dakika havadan sudan muhabbetlerle geçtikten sonra, adam kıza bir sigara uzatır  ve kendisine de bir tane alır. Daha sonra, genç adam birden lafa girer: - Biliyorum, bu konuları daha önce hiç konuşmadık ya da konuşamadık diyeyim. Merak etme... ama, "Neden ayrıldık biz" sorusunu sormayacağım. Sadece sana söylemek istediğim birkaç şey var, onları konuşmak istiyorum. Genç kız; adama bakarak, - "Evet seni dinliyorum, devam et" dedikten sonra adam, konuşmasına kaldığı yerden devam eder: - Biliyor musun? Ayrıldıktan sonra, seni sigaraya benzetmeye . başladım. Kız, hiç tahmin etmediği, alakasız bir konuyla lafa girmesinin verdiği şaşkınlıkla, "Ne? Nasıl yani?" der. Adam, önce kıza uzattığı sigarayı ve sonra kendi sigarasını, çantasından çıkardığı çakmak ile yaktıktan sonra: - Mesela bir ...
15 kişiyi yakarak katletmekten elektrikli sandalye cezası verilen bir mahkûmun infaz günü gelmişti. İki görevli onu sandalyeye götürüyordu. Elleri kelepçeliydi. Kelepçeler sadece mahkûmun elini değil, hayatını da sı msıkıya bağlar. Bu mahkûmda aynen öyle bir durumdaydı. Sandalyeye getirip oturttular. Kelepçeleri çözdüler. Sandalyenin olduğu oda loştu. Görevliler net olarak seçilmese de, mahkûmun ol...duğu sandalye aydınlıktı. Görevliler birbirlerine bakarak vaktin geldiğini ifade eden bir edayla bakıştılar. Adetten bir soru soracaklardı. Son isteğin nedir mahkûm? Mahkûm, hafif gülümseyerek bir sigara istedi. Son isteği bir sigaraydı. Odadaki bir görevli dışarı sigara almaya gitti. Döndüğünde mahkûm da hala aynı yüz ifadesi vardı. Sigarayı uzattılar. Mahkûm sigarayı eline aldı ve parmakları etrafında bir tur attırdı. Sigarayı ağzına götürürken duraksadı “ Bu sigarayı bir hayat olarak düşünelim” dedi ve gülümsedi. Ağzına götürdü. Görevlilerden biri çakmakla sigarayı yakmak istedi ama mah...
-Kahverengi gözlü olanlar, lider vasıflıdır ve açık sözlüdür. Aşık olduğu insana herkesten fazla güvenmek ister. Haksızlığa tahammülü yoktur. -Bol bol su tüketmenin de yan etkisi MUTLULUKTUR. Yanlış duymadınız, bol su tüketen insanlar daha mutlu olurlar ve bu suyun yan etkisidir. -Eğer bir insan çok fazla gülüyorsa,hatta saçma sapan şeylere gülüyorsa;o insan içten içe büyük yalnızlık çekiyordur....

susma sevgilim gel peşimden

Ve bir gün sırılsıklamdı yüreğim . kalbim param parça , ellerimde yıtık şiirler var gözlerimde sadece yalın yapa yalnızlık ...
Gülümsüyordum. O gülümsediği için. Gülümseyerek konuştuğu için. Sakinleşiyordum. O sakin olduğu için. Artık korkmuyordum AŞK tan .. O bana “Korkma” dediği için. “Üşüme!” diyen bir annenin sözünü dinler gibi. Olur, üşümem, diyordum. Gerekirse donarak ölürüm ama üşümem AŞKtan .

Tanıdım seni

Tanıdım seni, daha hiç görmemişken. Yazdık.. Yaşadığımız ve yaşayamadığımız ne varsa anlattık birbirimize. Tanıdık birbirimizi, anladık.. Seni hiç yürürken görmememe rağmen, gülüşünün senini bile duymadan sevdim. Sende ne varsa, hepsini sevdim. Daha sonra, gördüm seni. Yürüyüşünü,ellerini, saçlarını.. En çokta gülüşünü. Seni sevdiğimi bir kez daha anladım. Bir kez daha anlattım bunu sana. Anladın,  sevgim daha da arttı. Alıştım sana, nefes almayan ne varsa; sendin hepsi. Anlattıklarım oldu, daha çok anlatamadıklarım.. Neşeli tavırlarına üzüldüm, sinirlendiğine güldüm çoğu zaman.. Öyle çok yaşadım ki seni, öldüğümüzde senin hesabın da benden sorulur. Gittin benden. Anlamsızca, şuursuzca, isteksizce benim tarafımdan. Seviyorum dedimse de; sana anlamsız geldi hepsi. Bu yüzden sustum hep. Arkandan konuşmadım. Konuştuğum zamanlarda da kimse beni anlamıyordu zaten. Daha sonra sorunun bende olduğunu düşünüp,diksiyonumu düzelttim. Edebiyat ve psikoloji dersleri aldım. Alttan vermeye çalışt...
Seviyoruz, gidiyorlar. Değer veriyoruz,harcıyorlar. Küfür ediyoruz,edepsiz diyorlar,dışlıyorlar. Şair oluyoruz, küçümsüyorlar. Eğlenmeye çalışıyoruz, eğmeye çalışıyorlar. Dik durmaya başlıyoruz, bi çelme takma düşüncelerine kapılıyorlar.. Sıkıntı yapan kim? Varlığımız mı? - Hayır. Yokluğumuz mu? - O da değil.. Gülüyor olmamız mı içine ediyor eğlencelerinizin? Kahkalarımız mı çirkin? Ses tonumuz mu  iyi değil? Bizim sorularımız çokta, sizin cevaplarınız yetecek kadar az mı bilmiyoruz. O yüzden susuyoruz hep. Susuyoruz ve gidişinizi izliyoruz. Kendinize benzetmekle suçluyorsunuz bizi. Nasılsa sabıkamız var ya! İnan, hiç inandırıcı değilsiniz. Her şeyin farkındayız, sustuk ve izliyoruz. Ses çıkarmadan, dikkatli bir şekilde.. Korku filmi izler gibi, korkar gibi kendimizden..
Ben Mozilla ve Chrome´yi Explorer ile indirirken bile üzüntü duyan bir tipim kızım. Sana küçücük şeylerden bile mutluluk duyduğumu söylerken bunu da tahmin edersin sandım. Özür dilerim, elbette benim hatam sana kendimi daha iyi izah edebilirdim. Çünkü benden hiçbir zaman mutlu insan tipi çıkmayacak, hele ki içimdeki yangını söndürmeye giderken elime körük tutuşturan bu şarkılar ve şiirler varken. Kendimi hep bir kumbara gibi hissettim bu zamana kadar, giderek artan küçük mutluluklarım ve mutsuzluklarım birgün o kumbarayı dolduracaktı ve hiçbir duyguya karşılık veremeyecekti bedenim. Öyle de oldu; koca bir şehrin sokaklarında değilde kocaman bir ova'da kayboldum ben. Adres soracak kimse yoktu, tabela yoktu, ben bile yetemiyordum var olmaya. İşte tam o anda çıktın sen, tam da umudumu kaybetmişken dikildin karşıma. Benden farksızdın, adressizdin benim gibi, kimliksizdin. Şimdi iyi olmasak bile kötü sayılmayız, ama o zamandan bu zamana yıllar kadar uzun bir zaman dilimi var. Bu kada...
Sen yazları kurak ve sıcaktın, dilim damağıma yapışıyordu sesini her duyduğumda  Sarılsan çöle dönüyordu iklimim, hele sırtım avuçlarındaysa... Bilindik yaralarım var, ama çok az şikayet etmişliğim vardır. Üç aşağı beş yukarı yaşıyorum hayatı. Üç aşağı çekiyorsa hayat, beş zıplama gerekiyor aynı seviyeye ulaşmam için. Hayıflanmak yersiz biliyorum, sonuçta hayatın adil olduğunu bize kim söyledi ki ? Sen kışları ılık ve yağışlıydın, üşütmezdin. İliklerime kadar seninle ıslansam şifa bulmam gereken bir hastalık getirmezdin. Senin ''çok yaşa' diyeceğin, benim de 'seninle' diye cevap verebileceğim konuşmalar geçmezdi aramızda. Sen yokken yaşamanın, ne kadar zor olduğunu hiç bilemedin. İroniktik inan... Sen biraz Ege iklimiydin ve kaçıyordun benden. Gidişini izlemek zorunda kaldığım halde gülümsemekten alamıyordum kendimi, çünkü Ege iklimi her zaman Akdeniz ikliminin etkisindeydi. Senin kıyıların boyunca benim yağış rejimim görülürdü... Söyle gülüşüne öldüğüm, benden vazg...
Ellerim nasır tuttu,soğukluğundan.. Kalbim başka pompaladı bu sefer,kanımı. Ve şimdi.. Yalnızlığımla beraber, Giderken dağıttığın hayallerimi topluyoruz ordan burdan.. "Her gidişin bir dönüşü vardır." derler ama... Yokmuş işte..
bataryası bitik mutluluklardan,deşarj edilebilme ümidiyle,huzur çalıyorum.koydum gözlerinin bitişiğine,küçük bir nokta....bitmiş cümlelerinin sonuna,dolduramadığım boşluklara.En çok ta sana,koydum.Çektim,ellerini ellerimin üzerine.sigara dumanınıyokluğunu,sabrımın sonuna kadar çektim.Şimdi,çekip gidiyorum.gözlerimin,gözlerine  boşalmamasına dikkat et lütfen.ikimizin etkileşiminden oluşacak meyvelere,henüz hazır değilim.Mevsim de hazır değil.Bahar da,toprak ta.ama bir gün,meyvelerimizi büyütürüz belki,kara toprakta..Duygularla değil de,Felsefik mizahlarla hareket ediyorum.seni seviyorum,o halde malım.öyleyse siktirgit.;
Ben neden senin avuçlarına bakarken kendi hayat çizgimi aradım!? Ben neden hava durumu sunucularının bölgelerdeki gözyaşı miktarlarını da belirtmesini bekledim,yağmurlarla birlikte!? Ben neden bütün süpermarket raflarında senin konserveni aradım?! Ben neden senin telefon numaralarını kutsal kitaplarda bir şifreye denk düşürmeye çabaladım?! Ben neden soğuk suyla yıkanırken hep sen üşüyorsun sandım!
udaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahland ığını anlatamadım. Evet, bilmiyordum. Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. Sevişirken sözlük kullanıyordum hala. Ama, seni seviyordum. Ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. Sana yaklaşamıyordum. Yasaklanmıştın adeta. Çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. Küçük bir ateş. Küçücük bir ateştin sen. Sönmekten ürken bir ateş. Bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. Aşkın mecali kalmamıştı. Sessizce sokuldum yanına. Acıyla irkildin. Gülümsedim. Gül...
Umrumda değil yalnızlığım. Şarkıları bırak, beraber yürüdüğümüz yolları unut, tek başına uyanacak olmamın önemi yok. Alışırım kapıyı anahtarla açmaya, dudaklarından aldığım tat geçer, seni bir daha görmeyebilirim, sesini unutabilirim, gülüşünü sadece bir kaç saniyelik hayallerle hatırlayabilirim, olsun. Ben kendimi düşünmüyorum, sen de düşünme. Dedim ya; Umrumda değil yalnızlığım!  “Ama ya seni benden daha çok sevemezse?” ...
“Gözler sadece yeşil, mavi, kahverengi, vs. değildir. Bazen gidiştir, terk ediliştir, hatta koca bir hassiktirdir!”...
Etrafına bir bak, gördüğün o lanet insan kalabalığına, berbat yaşam koşullarına pislik içinde kalmış seviyorum ağızlarına iyi bak.İyi bak çünkü ben seni bütün bu keşmekeşte, şehir gürültüsünde geciken otobüslere, erken gelen nefretlere inat sevdim. Ben seni bu can sıkıcı koşulların hepsini bir kenara itip, biz'i tamamlamak maksadıyla değil, bütün olabilmek arzusu ile sevdim.Kalkan toz içinde solud uğum o havayı senin için alıp vermek, direndiğim her şeye biraz da senin için ter dökmek, kolaylaştırmak yaşamı senin için ve zorlaştırmak mutsuzluk için. Lütfen, etrafına iyi bak.. sevebileceğim yüzlerce kişi arasında ben sevmek için seni seçtim. Sevgilim, sen..Seni sevebilecek onlarca kişi arasında, gerçekten ölür gibi, ölüm gibi seveni kaybettin. Kasım yağmurlarını sana armağan ediyorum,anlarsın.. Ağlarsın..
''Yoruldum, patron. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun?''
Bu dünyadan fazla bir şey beklememen gerektiğini bilsen de içindeki bir şey diretiyor işte...  Umut etmeyi sürdürüyor.. “Sevdiğin kişinin bir gün seni seveceğini umut etmeyi.
Taksim'de buluşsak yine. Lacivert kotunun üstüne,beyaz penyeni giymiş olsan. Bekletsem seni, o sırada çiçekçilerin önünde birisi sana laf atmış olsa, sinirlensen, bana anlattığında da,kıskançlıktan sinirlenmediğim için, üzülsen.. Evine gittiğinde, o adamı bulup anasından emdiği sütü burnundan getirdiğimi öğrensen, ve pişman olsan gittiğin için, daha fazla bekletmeden, kimsesizliğimi görüp dönsen; tüm eylemlere kurban ederim sana olan nefretimi.
Uyku bazı insanlar için lükstür ve vergiye tabidir.Uyuyamıyorum, uyuyabilecek kadar zengin değilim. Unutamayanlar en çok uykusuz kalanlardır; çünkü uyurken özleyemez insan. Unutamıyorum. En çok bir şeyler içerken hatırlar insan, en çok üçüncü dubleden sonra gider o el o telefona; çünkü rakı zaman makinesidir. Hatırlıyorum. En çok yalnızken kendi kendine konuşur insan,yalnızken küfreder, yalnızken ağlar.Yalnızım. Neyse bak yine çok içtin hayat
Sen gidince; hayal kurmak yasaklandı bu coğrafyada, sevgiler yasaklandı,  mühürlendi dudaklarım, bir sonraki aşka kadar,  sokağa çıkma yasağı geldi dilime… Şimdi ben,annemin deyişiyle  “ziftin pekini” içiyorum  gökyüzü laciverte döner dönmez, yüreğimde bir atımlık keşke’mi de  senin ardından sıktım kaderin alnına. Gözlerimde saf tutmuş gözyaşları, niyet etmişler her biri intihara ve uymuşlar gitmeye dünden “hazır olan sana”. Peşkeş çekilmiş bütün maskülen canlar birkaç kadın dudağı ertesi Azrail’e. Hem ölüm dediğin; Aralık’tır. Soğuktur; bedenin de soğuktur, pamukla bütünleştiğin, uzun mermer yatak da… Ayrılık da Aralık’tan gelir, aralık kalır kapılar gideni beklerken içeride kalan için. “An gelir paldır küldür yıkılır bulutlar” ruhuna rahmet yağar lacivert gökyüzünden ve dilimde bir lanet gidişine binaen, toprağa karışan bedenine. Sen yok musun sen kadın; son nefeste dilimden düşecek kelime-i şahadeti de lime lime ettin. Sen yok musun kadın ah sen yok musun; gö...
Şehirler arası otobüs terminalleri, içi dolu sırt çantalar, molalarda yakılıp hızlı hızlı nefeslenilen sigaralar, yan yana oturmuş olmaktan dolayı edilen anlamsız ve zoraki sohbetler, diksiyonu bozuk sesle yapılan anonslar, son dakika çişleri, biraz ayak kokusu, biraz muavin teri, biraz çocuk ağlaması, biraz boyun ağrısı... Neden mi yazdım bunları? Bana gelmediğin yolları ezberlediğimi bilmeni istedim.
Beni sevme. Pisliğin tekiyim ben.  Odamı düzenli tutmaz, uyandığımda saçıma şekil vermez, gün olur; yüzümü bile yıkamam bazen. Beni sevme. Çünkü toplum buna hazır değil. İçkim,sigaram,kumarım olmaz ama, çok fazla şiir yazarım. Sosyal mesajlar vermez, aşk adının yanına soyadımı getirmeye çalışırım hep. Beni sevme. İnsanların üzülenleri düşündüğü yok. Unutma bebeğim, şairler de tinerciler kadar üzülür; Yaşadığına ve yaşayamadığına! Ama şunu söylemek isterim senin için: yaşadığımsın; sevinmiyorum. Yaşayamadığımsın; üzülmüyorum. O yüzden boşver yavrum, Beni sevme. Çünkü kelebeklerin ömrü bir gündür ve benim, günlük heveslere ihtiyacım yok.
Ben gözlerine külliyatlar basarken cilt cilt; sen aklının kerhanesinden çıkaramadın gittin kalbine ihanet eden adamları. Zaten bir Türk filmi mucizesiydi bana aşık olman. Fakat aşkı Allah verir, mucize de onun oyuncağı işte... Ben elimi eteğimi çektim aşktan; ama sen elinle eteğini sıyırdın aşk sandığın her adama!..
Gitmeseydin, nefret ettiğim bir filmi, sırf sen seviyorsun diye izleyebilirdim seninle. Gitmeseydin, anne olabilirdin mesela bana ''baba'' diyecek küçük bir kıza. Gitmeseydin, şiir bana uzak bir köy olarak kalacaktı hayatımda. Gittin, şimdi izlediğim bütün filmlerden nefret etmeye başladım. Gittin, evdeki bardakları kırdım günbegün, dudaklarının değmişliği vardır diye. Olur ya bir başkasını öpüyorsundur şimdi belki de... Gittin bir kızım ve sol elimde, baş parmağımla oynayacağım bir yüzüğüm yok. Gittin bana en uzak ama o adama en yakın köysün şimdi...
‘’Unuttum’’ ya da ‘’vazgeçtim’’ diyorum seni soranlara. Sezen müsaade etmiyor zaman zaman bu cümleyi eyleme dönüştürmeye. Şarkılar seni unutmaya giden yollarıma düşen çığ gibi. Mesela; Ben seni hatırlatan ne varsa kaldırıp atıyorum hayatımdan, Kışlıkları naftalinleyip kaldırır gibi. Ama kader tek bir şarkıyla, o kazakları, yaz günü de olsa, bir bir giydiriyor yeniden! Bu yüzden merak etme beni, ben Ocak'ta bile üşümüyorum sayende. Aklımdaki sesini bastırmak için televizyon izliyorum sesi sonuna kadar açıp. Komşular kapıya dayanıyor kallavi bir küfür sallıyorum ya da ölü taklidi yapıyorum gitsinler diye... Belki de sahiden ölüyüm, ben bilmiyorum, bilmiyorum Ağlıyorum, ağlayınca çirkinleşiyorum. Beni böyle göreme diye kırdım evdeki bütün aynaları. Hem aynalar gereğinden dürüst her sabah her yalnız adam için. Hayır hayır, kimseyi suçlamıyorum. Ne aynaları, ne Sezen'i, ne rakıyı, ne kemanı, ne de seni. Herkesin hatası olabilir hayatta. Aynalar ''yalnızsın'' der, Sez...
İlla romantik olacaksak; mumları israf etmeyelim boşuna yüreğimi yakmak varken.. Sigarayı da bırakırız, karnımızı doyurmaz, gözümüzü doyururuz bakarak birbirimize. İlla romantik olacaksak; şarap israf etmeyelim boşuna dudaklarınla sarılmak varken.. Sarhoş olursak, kalbimiz de güzelleşir belki.. Bir kalp ne kadar güzel olabilirse, aşkın hatırlattıkları da, o derece unutulur gibi sanki.. İlla romantik olacaksak; paragraflarca ağlamayayım boşuna. Bırak gözlerine bakayım, yazılan en kusursuz şiir çünkü onlar.. İlla romantik olacaksak; bırak olmayalım. Odunluk daha çekici gelir bana, seni kütüğüme alabileceksem eğer.
Öldürecektim seni bende ; kendimde o gücü bulabilseydim eger , sindiremeyecektim senden kalanları uzak mezarlara koymaya ! Diyar diyar dolaşip yine içime gömecektim seni , en sonunda " Ben demiştim " diyenlere inat ' üzüntümü belli etmemek için kuşandıgım mekanik tebessümlerimin ardinda ki yaşlarla sulayacaktım taze mezar topragına ektigim çicekleri , ama ben seni içimde öldürmeye kıyamadım..  Eli mden gelseydi unutacaktım seni gözlerimden silecektim hayalini ve dilimden adıni.. Duman duman atıcaktım seni bu sehirde ki tüm bacalardan , ama soluduğum havaya karısip yine dolacaktın cigerlerime.. Onlarca damla döküp göz pınarlarımdan akıticaktım seni sevgimin atıgi diye ; bu kez de tenimin tuzuna karışacaktın.. " Sözümü tutacağim adıni anmayacagım " nağmelerini dinleyip neyi unutacagımi unutacaktım, seni unutayım derken.. Zaten ben seni unutmaya da kıyamadım..
BİTTİ Mİ ŞİKAYETLERİN , MUTSUZLUK HİKAYELERİN , DEĞMİYOR ARTIK SÖZLERİN , AH BU AŞKTAN GİDİYORUM..  SIĞ YAŞANIRSA BİTER, SANMA SIRF SEVMEK YETER , YETTİGİM KADARIYLA OLDUM BU AŞKTAN GİDİYORUM...  ARTIK KENDİNE SORARSIN , BU HALE NASIL GELDİK DİYE..? SUÇLU YİNE BEN OLURUM BİRAKIP GİTTİM DİYE...  SEVDİĞİMİ ÖLDÜĞÜMÜ ANLAMADIN DİYE , BİN DEFA ÖLEMEM BEN , SENDEN GİDİYORUM..  ADAM GİBİ SEVEN KALBİMİ ÖYLE ÇOK KIRDIN Kİ SEN , BİR DAHA DÖNMEM ARTIK BU AŞKTAN GİDİYORUM
artık qüncemde bir bosluksun yavas yavas taze anıların altına qömülüyorsun..we sana ait sandıqım herseyin aslında benim olduqunu anlıyorum..hicbir duyqumun tek ilhamı deqilsin..kendimi kesfettikce seni kaybediyorum..we ufkuma sensizliqi korkusuzca qeriyorum..
Son konuşmanızı geçirirsiniz aklınızdan..telefon kapanana kadar kullanılan sözcüklerden aklınızda en çok,“olmuyor”lu,“ikimiz içinde daha iyi olacak”lı ve “bitti”li olanlar kalır.Bir de kapatırken yanlışlıkla kurulan “görüşürüz” ifadesi.O an farkına varmasanız da aptalcadır işte.Kimse kimseyle görüşmeyecektir bir daha.Ö...lüm olsa; yok olan biri için ağlayacaktır gözler! Peki yok olmadan ölen biri için nasıl ağlanır?
askın tarifi: iki adet potansiyel deli..bir adet herhanqi bir sebep..bir tutam mutluluk,bir tutam qöz yası..ve yoqun ateste uzun bir süre..y/emeqimiz,afiyet zehir zıkkım olmaya hazır..
ikimizin yerine dinliyorum sevdiğin şarkıları siyah tişörtünü giyiyorum yatarken gömleklerini, kazaklarını, kokunu senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken gün boyu elimde kahve fincanı Sevgilim, yetimim benim, aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken kapılar kapalı, dünya buzlu cam uyuşmuş gözlerimin önünde hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan ikimizin yerine dinliyorum sevdiğin şarkıları siyah tişörtünü giyiyorum yatarken gömleklerini, kazaklarını, kokunu senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken gün boyu elimde kahve fincanı kapıyı açmıyorum telefonlara çıkmıyorum başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların Sevgilim, yetimim benim, nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata öldüğünden haberi yok fotoğraflarının
İstersem bırakırım dediğim herşeye bağımlıyım.. İradem zayıf değil tutkularım güçlü! Üzgünüm ben melek değilim !.. Canım acırsa cenneti yaşattığım herkeseC E H E N N E M İ D E yaşatırım.
Senmisin beni çağıran..? Aklından zorun,gönlünden derdin mi var.. Benim ağırlığımı kaldıracak terazin mi var..! Ağır severim.. Ağırlığımda ezilmeyecek gururun mu var.. Bende var olanın aslını bilmeye niyetin mi var..? Düşün bakalım Hissetiğini sandığının zamanı ömrüne sığdıracak kadar yer mi var..! 3-5 Günlük Aşklara kapalı yüreğime yürek alyansını takacak servetin mi var..
İkiLem Yapma Bana ; Tek Seçim Hakkın Var . Sevsende Sevmesende Sana EyvaLLah'ım Var . MutLuLuk İstiyorum Sadece ; Ya BenimLe KaL Ya Da GeLmemek Üzere '' yoL aL '' . ! Hayatı Zindan Etme Yüreğime . . KaLacaksan Üzmeyeceksin , Üzeceksen Durmayacaksın . ! Dedim ya Tek Seçim Hakkın Var ; Gidiyorsan Arkana Bakmayacaksın , KaLıyorsan KaLbimi Kırmayacaksın
uzaklarda bir yerlerdeyse eğer düşlerin eğer senin elinde değilse yarınların avucunun tam ortasındaysa yalnızlık işte yine gece işte yine hüzün... alabildiğine siyah ya gökyüzü olabildiğine sert ya rüzgar dayanabildiğime sensizim ya hani işte yine gece işte yine hüzün...